Osmanlı İmparatorluğu’na altın çağın anahtarını verecek olan Fatih Sultan Mehmet, 1453 fethi ile birlikte batıda büyük bir Osmanlı hayranlığı oluşmasını sağlamıştı. Daha önce Türkleri tanımayan Avrupa şimdi İstanbul’u alan bu gücün sosyal, kültürel hayatını, yaşayış tarzını merak etmeye başlamıştı.
Bu Akım Nasıl Gelişti
Osmanlı elçi heyetinin ziyaretleri hep merak konusu olmuş ve tesiri Avrupa’da kendisini çabuk göstermişti. Bir süre sonra ise yeni bir kültür akımı olan ‘Turquerie (Türköri)’ ortaya çıkmıştır. Artık insanlar Osmanlı gibi yaşamayı bir statü olarak görüyor, şark geceleri düzenliyor, hatta bu şark gecelerinde birbirlerine gösteriş yapmak amaçlı ‘Benim köşkümde, sarayımda şark odası var, sizde de var mı?’ şeklinde sorular yöneltiyorlardı. Evlerinde Osmanlı köşesi bulundurmayan sosyete mensupları ayıplanır hale gelmişti. Erkekler Osmanlı kaftanları, bayanlar ise Osmanlı hanımlarının giydiği kıyafetlerle bu balolara katılır ve o zamanın ünlü ressamlarına tablolarını yaptırırlardı.
Edebiyat, resim ve dekorasyon alanlarında Türk temaları yaygınlaşmış, mimariye ve günlük eşyalara Osmanlı motifleri yerleşmişti. Bunların içinde lale en çok kullanılan motifti. Nar motifleri, çiçek motifli ipek kumaşlar, Osmanlı temalı halılar ve kilimler Avrupa saraylarını süslemişti. Doğuya olan hayranlık mimaride de baş gösterdi. Viyana’da Belvedre Sarayı’nın köşe kubbeleri ve Karlskirche Kilisesi’nin minareye benzer kuleleri bu tesirin örnekleridir. Hristiyan bir toplumun dini mabetlerinde İslam’ı hatırlatacak bir mimariyi kabul etmeleri, siyasi mücadelelerden kaynaklanan önyargıyı yıkmış olduklarını gösteriyor.